23 Aralık 2012 Pazar

Baloncuklar (03.05.2002)

Bugün çok verimli geçmişti genç kadın için, kendini ödüllendirmeliydi,

Önce; küvete sıcak su doldurup, içine de bolca şampuan koymalı, güzelce köpürttüğü bu yumuşacık sıvının içine girip bi güzel dinlenmeliydi,

Günün yorgunluğunu atarken kendisiyle yalnız kalıp başarılarını tekrar hatırlayabilir, kendisiyle gurur duyabilirdi mesela, Daha sonra ne yapacağına da orada karar verirdi…

Kendini çok beğeniyordu, ne kadar da başarılıydı canım, bugün C.yi ne güzel kandırmıştı gözünün içine baka baka, oysa çevresinde herkes çe çok uyanık tanınırdı C…

"Böyle uyanık geçinenleri kandırmanın zevki de bir başka oluyor" diye düşündü, küvetteki köpüklerin arasına yavaşça kayarken…

Bu günkü alışverişten iyi  para kazanmıştı ama, muhatabını üçkağıda getirmenin zevki daha fazlaydı,

“Ne kadar da uyanık biriyim, çok pratik zekam var”  diye kendini methetti, köpüklerle oynarken,
      
Bol köpüklü sıcak su çok rahatlatmıştı vücudunu, eklemlerinin,t atlı tatlı ağrıması adeta zevk verdi, tekrar C yi hatırladı,

Ne yapıyordu acaba, aldatıldığına mı, kaybettiği paraya mı üzülüyordu, ”Nasıl da acı çekiyordur kim bilir” diye düşündü, doğrusu onu da bilse zevki daha da artacaktı,

Geçen ay M ’yi de fena kazıklamıştı, ondaki kazancı bu kadar değildi fakat uyguladığı plan çok güzeldi, köpüklere bakarken onu hatırladı, adamcağız piyasadan silinip gitmişti sayesinde,

Ne yaparsın diye düşündü, hayat acımasız, acırsan acınacak hale düşersin,

 “Teyzemin oğlu...” diye düşündü,geçen sene borç verdiği adam yüzünden helak olmamışmıydı,
      
Sonunda kahrından ölüp gitti enayi, diye düşünürken; küvetteki baloncuklardan birinin "Blopp"  diye patlaması dikkatini çekti nedense…

İnsan da baloncuk gibi bir anda yok oluyordu, babası da 4 ay kadar önce birkaç gün içinde gidivermişti bu dünyadan..

Bu düşünceyle, küvetteki baloncukların patlaması daha fazla dikkatini çekmeye başlamıştı nedense…

Dayısı, annesi, halası, anneannesi ….kaybettiği yakınları gözünün önünde patlayan baloncuklarla yer değiştiriyordu…

Blopp,Bloppp,Bloppp…

Keyfi kaçmıştı, ya kendisi de Blopp yapıverirse, ne zaman patlayacağı bellimiydi,
      
Küvetteki baloncuklara daha dikkatli bakmaya, başlamıştı, artık kıpırdamaya korkuyordu, ya kendi baloncuğunu patlatıverirse diye…

Şimdi burada ölüverse, yarın C çok sevinirmiydi acaba, kendisi olsa sevinirdi, ama C…?

“Sanmıyorum” dedi, kendinden tiksinmeye başlamıştı, ne kadar kötü, acımasız, sevgisiz bomboş, içini kurtların böceklerin boşalttığı kuru odun gibi olmuşum dedi,

Bütün neşesi kaçmıştı, biraz önce kendini ne kadar beğeniyor, zekasına hayran hayran methiyeler düzüyordu, şimdi kendisiyle yüzleşmek, yalnız kalmak istemiyordu,

Sanki hiç sevmediği, tiksindiği, bir adamla aynı yatakta kalmak zorunda gibiydi,

Artık baloncukların patlaması umurunda değildi, böyle yaşacağıma baloncuğum patlarsa patlasın dedi, küvetten hızla çıkarken…

Alelacele kurulandı, bornozuyla banyoyu terk etti, sanki boğuluyordu, nasıl bir hayat yaşıyordu, ne zaman öleceği belli olmadığı halde , bu ne pervasızlıktı, ne umursamazlıktı, cahil cesareti diye ilave etti içindeki bir kaynaktan gelen meçhul ses…
     
Bu da kim diye düşündü, korku filmi mi seyrediyordu yoksa, televizyon da kapalıydı,ne oluyordu yoksa çıldırıyormuydu,

Korkmuştu, hemen evdeki bütün ışıkları açmaya başladı…

Alelelacele giyindi, içindeki ses aklına takılmıştı, şimdiye kadar böyle bir ses duymamıştı, peki ne demekti “cahil cesareti”,

Cahil bir insan değildi, okumuştu, hem de Amerika’ nın en saygın üniversitesinde çok başarılı bir eğitim görmüştü, sonra ülkesine döndüğünde büyük holdinglerden ikisinden aldığı çok güzel teklifleri değerlendirmiş, çalıştığı  3 yıl içinde çok büyük başarılara imza atmıştı,
      
Konusunda çok bilgili, başarılıydı, çok kitap okur, mesleğindeki yeni bilgileri takip ederdi, özellikle mesleğinin ustalarını çok iyi inceler, onların uygulamalarını ezbere bilirdi, amacı onlardan üstün olmaktı, bu kötü bir şey değil diye düşündü, matematik, istatistik ...
       
Mesleği ile ilgili konularda otorite sayılırdı, aktüaliteyi de takip ederdi, eh biraz Amerikan, İngiliz tarihini de bilirdi, Alman tarihinde de konuşabilecek kadar bir şeyler biliyordu,
      
İyi derecede İngilizce, Fransızca, Almanca, çat pat da Japonca biliyordu.

Bale, klasik müzik konusunda yıllarca eğitim almıştı, gerekirse 1-2  saatlik konferans verecek kadar bu konularda kendine güveniyordu, iyi tenis oynardı, bu kadar şeyi öğrenmek için az mı çalışmıştı, çabalamıştı, hatta belki bu yüzden 38 yaşına gelmesine rağmen evlenmemişti…

Gerçi bunda kendinden üstün bir erkeğe rastlamamasının da rolü olabilirdi, var mı öyle bir erkek acaba diye iç çekti…Bu yalnızlık da artık çekilmez olmaya başlamıştı…

Neyse konumuz şimdi o değil diye söylendi yavaşça, bu kadar yetişmiş bir insan da cahillikten nasıl söz edilir diye geçirdi içinden, nerden çıkmıştı bu aşağılama, kendi beyni kendisine ihanet mi ediyordu,

Oysa küçümsemek, insanlara yukarıdan bakmak en çok kendisine yakışıyordu, çünkü bunu hak ediyordu... Evde kalmasının sebebi belki de buydu ya…
      
Söylene söylene banyoya bornozu asmaya girdiğinde artık küvette patlayacak pek baloncuk kalmamıştı, küvetin tapasını çıkarıp boşalttı, yarın Ayşe gelecek o temizler dedi kendi kendine,

Bence olsa olsa cahil ona denir diye düşündü; bu zamanda sımsıkı bağladığı başörtüsüyle, mantosuyla bu sıcakta dünyanın yolundan geliyor,


Neydi o geçen gün yaptığı : zaten kısıtlı olan öğlen paydosunda dinleneceğine, elini ayağını yıkayıp, yere bir bez serdi, eğilip kalkarak bir şeyler yaptı,

Ne biçim aerobik acaba diye merak edip sorduğumda ; ”Namaz” dedi,ne demekse...

Keyfi kaçmıştı,en çok da cahil sıfatının kendisine yakıştırılmasına…“Yatmalıyım” diye söylendi, yarın çok işi vardı, yeni canlar yakacaktı, böylece cahil olmadığı konusunda kendini ispat ederdi nasıl olsa…

Yumuşacık saten örtülü yatağına uzanırken gene yalnızlığıyla baş başa kalmıştı, buruk ve yalnız yapayalnız…“Keşke…”  dedi, düşüncesini tamamlayamadan uyuyup gitti…

Uykuya dalarken ki hakim karmaşık düşünceleri rüyasını etkilemeyi başarmıştı;

Kendisini , küvetteki baloncuklardan biri olarak görüyordu; O’ da ne! demeye kalmadan patlayıverdi BLOPPP…


Fakat, zannettiği gibi yok olmamıştı, kendinden önce patlayan baloncuklarla beraberdi, şu sağında ki mavi, karşısında duran  da pembe baloncuk değilmiydi,
Biraz önce küvette beraberlerdi, onlar patladığında sevinmişti, küvetteki en güzel baloncuk kendi olacak diye, ama artık tekrar onlarla beraberdi, hepsi aynı güzellikteydi, artık patlama endişesi yoktu baloncuklarda, o gerginlik, veya o patlasa da buranın en güzeli ben olsam ihtirasları da artık yoktu, sanki kuş gibi veya bulut gibi hafif hafifçecik ti,

Patlayınca yok olacağını sanıyordu, fakat olmamıştı işte daha güzel, daha hafif ama daha hoş bir hayatın içinde varlığı sürüyordu, Böyle kendi kendine düşünürken  blopp  blopp  diye sesler duydu, aynı anda biraz önce küvette beraber olduğu baloncuklardan iki tanesi yanında bitti, küvettekiler birer ikişer geliyorlardı,

Bir müddet sonra, artık küvetten gelen kalmadıktan bir süre sonra, gür bir ses duyuldu:

-“Cahiller bu tarafa  ayrılsın”  diyordu,

Eyvah şimdi ne olacaktı?

İçindeki sesi hatırladı, sonra kendi düşünceleri aklına geldi, “Hayır ! cahil değildi” o halde cahillerin arasına girmeyecekti, yerinden kıpırdamadan bekledi, ne olacaksa olsun diye düşündü..


Cahiller ayrıldı, çok hoş değişik pembe renkli, tren-uçak arası bir araca binip cahillikleri nin giderileceği, eğitilecekleri daha hoş bir mekana uçup gittiler... Kalanlar arasında imtihan yapılacak, kendini beğendiği için, gururu yüzünden cahil olduğu halde cahilliğini kabul edip eğitilmeye gitmek istemeyenler ayrılacaktı,

İmtihan çok hızlı yapılıyordu, ama kimse rencide edilmiyordu, böyle bir fırsat kendi eline geçse imtihan ettiklerini yerden yere çalardı…Sıra ne de çabuk kendisine gelivermişti, sorulacaklar hakkında da hiç fikri veya bilgisi yoktu ki hazırlık yapsın, Çünkü imtihan olanlar başka kapıdan çıkıyor tekrar aralarına dönmüyordu,

Kendisine ilk soru müşfik yumuşacık bir sesle yöneltildi:

-“Niçin yaratıldığını biliyor musun?”

-“Yaşamak, eğlenmek, zevk almak, insanlar arasında üstünlüğümü gösterip onları küçümseyerek daha da yükselmek, bundan da mutlu olmak için”

-“Hayır” dedi soruyu soran, biraz sertleşerek ama gene de yumuşak bir üslupla, hayır ;
Ancak ve ancak seni ve her şeyi yaratan Allah’ a kul olmak için, Onun yarattıklarına yararlı olmak , hizmet etmek için, kendini insanlara beğendirmek değil sadece O’ nun hoşnutluğunu kazanmak için, Sana bunca güzelliği,insanları küçümsemek için kullandığın aklı, güzelliği, enerjiyi, parayı mevkiyi makamı, yarattıklarının yararına kullanman için, böylece Kendisine itaat ederek kulluk görevini yerine getirmen için verdi seni ve bizi yaratan yüce Allah,

Bunları bilmediğin ve sana verilen aklı; yaratılış sebebini arayıp bulmaya yönlendiremediğin için : sen en cahil insanlardan birisisin, gururun yüzünden daha da aşağılara düştün,

Bu konuşma devam ederken, boşlukta bazı görüntüler de canlanıyordu;

Hayatından, yaptığı yanlışlardan görüntülü örnekler veriliyordu, görüntüler üç boyutluydu; o anları aynen, kokusuyla, sesiyle yaşıyordu...Yüzlerce hata ile örmüştü hayat duvarını, çok utanıyordu, öğünerek yaptığı işler şimdi çok utandırıyordu onu,
Her şey o kadar hızlı oluyordu ki, şimdiye kadar kullandığı en hızlı bilgisayarlar da bu sürati görmemişti,

Olaylar bütün boyutları ile gösteriliyordu, insanlara verdiği acıyı da görüyordu şimdi, kendisi zevk içinde kendini kutlarken, insanların ne sıkıntı çektiklerini kahrolarak seyrediyordu, şu K’yı da çok hırpalamıştı, adamcağız karısının yüzüne bakamaz hale gelmiş evini terk ediyordu, bir yuva yıkılıyordu o zevk alırken…Gayriihtiyari kötü gelişmelere mani olmak ister gibi elini uzattı ama nafileydi, zaten yaptığı hatalı davranışlar arka arkaya süratle sahneye geliyordu,ne kadar çok insanı kırmış, küçümsemişti, sevgili annesini, onun için ömrünü feda eden, onu bir an mutlu görmek için bir ömrü çırpınmakla yorgun geçiren babasını …

İşte şimdi de M gelmişti görüntüye; onu çok sevdiğini, mutlu bir yuva kurmak istediğini söylüyordu, ömür boyu çok sevecekti onu, zavallı genç erkeğe verdiği cevabı hatırlamış, görüntüyü görmemek için gözlerini kapatmaya çalışıyordu, fakat nafile, görüntü gözünün içinde gene de oluşuyordu, kaçamıyordu yaptıklarından,

Küvetteki baloncuk olası geliyor, tekrar o sıkıntılı endişeli ortama dönesi geliyor, ama nafile, görüntüler devam ediyor, hep kötülük, yanlışlık, küçümseme, aldatma, kandırma…Kahrolası gurur, bencillik, kendini beğenmişlik çirkefinde debeleniyordu,

Zevk’ le yaptığı kötülükleri seyretmekten bitap düşmüştü, artık yüzünü de kapatmıyordu,

Bir an da görüntü değişti; küçük, zavallı, sıska bir kedi yavrusu göründü,

“Buna ne kötülük yaptım acaba”, diye düşünüyor ,hayır, hayır yeter artık diye haykırmaya hazırlanıyordu ki ortam tatlı bir bahar pembeliğine dönüştü birden bire,
      
Tatlı bir serinlik, güzel bir bahar kokusu hakim oldu ortama...Biraz rahatlayarak izlemeye koyuldu yaptıklarını, Sahne karlı bir kış gününde, evinin kapısı önünde geçiyordu: Önce kedi yavrusunun sesinden rahatsız olup “bir tekme atayım yuvarlansın şu karların arasında geberip gitsin” diye düşünüyor, sonra birden annesinin kendisine nasıl sabırla katlandığını; ağlamalarını hoş bir müziğin nağmeleri gibi karşıladığı, kucaklayıp okşadığını, Babasının onu parktaki o haylaz oğlan çocuğunun elinden nasıl kurtardığını hatırlıyor, birden kedi yavrusunu eğilip eline alıyor, evine getiriyor, ısınması için kaloriferin yanına yatırıyor, önüne biraz ılık süt koyuyor, Kedicik önce ürkek korkak bakıyor yüzüne, acaba vazgeçer mi iyilik yapmaktan diye, sanki onun ne kadar kötü, kendinden başka kimseyi sevmeyen sevemeyen biri olduğunu biliyormuş gibi, sonra kötülük gelmeyeceğini düşünmüş olacak ki hemen sütü  içmeye koyuluyor, kana kana içtikten sonra kalorifere daha çok yaklaşıp kıvrılıp uyuyakalıyor…

Evet hayatındaki yaptığı bu küçücük ve yegane iyilik, sanki imdadına yetişiyor, deminden beri yaşadığı dehşeti hafifletiyor ve bir nebze rahatlıyor…
      
Bildiği; en üstün arşivleme sistemlerinden çok çok daha üstün böyle bir sistemin varlığına ilk defa çok seviniyor,

-“Evet” diyor, müşfik ses, “bu iyiliğin sayesinde yüce Yaratıcı diğer soruya geçmemize izin verdi; Bu soruyu doğru cevaplayamazsan, eğitilmeye gönderileceksin, ancak demin binekle gidenlerden farklı olarak yürüyerek gideceksin, çok zor bir yolculuk olacak, çöller , bataklıklar geçeceksin, yolda karşılaştığın yaratıklar tarafından horlanarak binbir güçlükle mücadele ederek yalnız yapayalnız gideceksin,…”

-Miyavvvv..Mırrr

Bu ses de ne diye düşünürken, bir yandan  da tek gözünü korka korka hafifçe aralayarak sesin geldiği tarafa baktı,

“Ohhh çok şükür”dedi “rüyaymış” ,

Ortalık ağarmaya başlamıştı...Kendi yatağındaydı, ve kedisi Garip miyavlıyordu, Onu kucakladı ,okşadı,öptü,…

Çok terlediğini fark etti birden, vücudu buz gibi soğumuştu, hemen yataktan fırladı, soğuk bir duş aldı, bir yandan da küvetten gözlerini ayıramıyor dünden kalma izler arıyordu adeta korkak bakışlarla…

Neler yaşamıştı dün gece, ne anlama geliyordu bütün bunlar, ikinci soru neydi acaba, birinciyi de bilememişti aslında ya…

Acaba kendisine uyarı ve ek süre mi verilmişti, Nasıl değerlendirmeli bu ek süreyi!..
       
“Hakikatten ikinci soru neydi acaba” diye geçirdi içinden, sonra kendine kızdı sanki birinciyi bildin de …Aniden üşüdüğünü fark ederek düşüncelerinden sıyrıldı, bornozuna sarılıp salona geçti, televizyonu açtı, Salonun içi bir anda televizyondan yayılan  haberlerle vıcık vıcık kötülüklerle, tatsızlıklarla doluverdi, Aşırı sürat yapan iki şehir magandası duraktaki hamile kadının yavrusuyla birlikte ölümüne sebep olmuştu, ama arkaları kuvvetli olduğu için tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmişlerdi,

 “Ne kadar sevinmişlerdir” diye düşündü, “cesetlerden oluşturulan sehpaların üzerinde kadeh kaldırıp kurtuluşlarını kutluyorlardır herhalde” diye acı acı gülümsedi, kendisi de öyle yapmamışmıydı yıllardır, başkalarının mutsuzluklarından mutlu olmamışmıydı?

Ama dün geceden sonra farklı düşünmeliydi, Ya o rüyadaki gibi bir sorguya maruz kalırsa, ya rüya gerçek olursa, ya hakikatten bir hesap sorulması.. her şeyin rüyasındaki gibi önüne serilip pişmanlık girdabında kıvranması gerçekleşirse ,

“Aman canım akşam zaferimi kutlayayım derken fazla kaçırmışım, küvetteki su da biraz sıcaktı kabus gördüm” diye düşünecek oldu ama bu düşünce içini pek  rahatlatamadı,

Huzursuzdu...

Hakikatten; böyle bir şey var mıydı, yani yaptıklarından bir gün sorguya çekilecek miydi, böyle harikulade bir arşivleme ve olayların tekrar sergilenmesiyle yüzleştirilecek miydi, bu rüya da nerden çıkmıştı,…

Düşüncelerinden acı acı çalan telefonun sesiyle sıyrıldı; dün çok başarılı bir şekilde kandırdığı C’nin kardeşi arıyordu, Devlet hastanesi acil servisindelermiş, C çok ağır yaralı ve kendisiyle görüşmek istiyormuş…

Telefon kaskatı kesilmiş ellerinden kayıp halının üstüne düşmüştü, bir müddet öylece kalakaldı, ne yapacağını şaşırmış, tam anlamıyla bloke olmuştu, ama beyninin içinde korkunç fırtınalar kesişiyor, kontrol edemediği düşünceler, görüntüler, dün gördüğü garip rüya her şey üst üste alt alta kendine ait yere yerleşmeye çalışıyordu,

“Çıldırıyor muyum” diye düşündü,

“Tin Ton”  diye bir ses kafasında çınlayıp duruyordu, biran kendini toparlayınca bu sesin kapıdan geldiğini fark etti, evet evet kapı çalıyordu, iyi ki de çalıyordu, sevinçle kapıya koştu, bu kabustan kurtulabilirdi, kendisiyle yalnız kalmak ne kadar korkunç olmaya başlamıştı, taşıyamayacaktı bu yükü sanki,

Gelen hizmetçisi Ayşe Hanım dı, Hanım mı ? O da nerden çıktı,o bir hizmetçi parçasıydı,hanım da ne oluyordu, Bu gelgit ler yorgun düşürmüştü, işe gidecek hali kalmamıştı…Kapıyı açtıktan sonra donmuş vaziyette en yakınındaki koltuğa yığılıp öylece kalakaldı…

Korkma sırası Ayşe hanımdaydı, patronunu hiç böyle görmemişti, solgun, bitkin, süt dökmüş kedi gibi yumuşak, başı önde,

-“Neyiniz var hanımefendi” diye sordu, şefkatle,

Hanımın konuşacak hali yoktu, korkusu arttı, hemen bir bardak su getirdi, kolonyayla bileklerini ovdu, Aaaa, o da ne, hanımının gözlerinden yaşlar sızmaya başlamıştı,           O sert, kibirli, herkesi küçümseyen, kendisiyle; emirler vermenin dışında pek konuşmayan patronu o güzel, fakat sert kadın: çok yumuşamıştı, ağlıyordu, hıçkıra hıçkıra, katıla katıla, boğulurcasına ağlıyordu…

-“Hayırdır inşallah dedi”,Ayşe hanım, Patronunun hıçkırıklar içinde omuzuna dayadığı başını,saçlarını okşarken,

Zavallı Ayşe, böyle bir şeyi rüyasında görse kabus sanırdı herhalde…

Genç kadın, hıçkırıklarını biraz kontrol etmeyi başarınca , hizmetçisinin omuzundan başını kaldırıp, gözlerini Ayşe nin gözlerinin içine, oradan kalbine sokmaya çalışarak kısa bir süre sıcak, sımsıcak gülümsedi, sonra bir şey söylemeden, kalktı, alelacele ne bulduysa giyinip sokağa fırladı, tam kapıdan çıkarken, döndü,

-“Ayşe hanım, bu akşam benimle kalabilir misin”,dedi,”iki kadın laflarız”…

Cevabı beklemeden koşarak uzaklaştı,

Ayşe hanım pencereden patronunun arabasına binip süratle uzaklaşmasını büyük bir şaşkınlıkla seyrederken bir yandan da sağ eliyle sol kolunu çimdiriyordu
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder